Cinar
New member
Türkiye’de Zooloji Bölümü Var mı? Var Ama Ne İşe Yarıyor?
Arkadaşlar, bu başlığı açarken samimi bir merakla değil, biraz da öfkeyle yazıyorum. Çünkü Türkiye’de bilim dallarının durumu, özellikle de zooloji gibi kritik bir alanın geldiği nokta beni hem düşündürüyor hem de kızdırıyor. Zooloji bölümü var, evet. Peki, var olması ne ifade ediyor? Gerçekten bir bilimsel üretim alanı mı, yoksa sadece tabelada duran bir bölüm mü? Bu soruya yanıt verirken, farklı açılardan bakmak ve biraz da hararetli bir tartışma açmak niyetindeyim.
Zoolojinin Önemi Neden Görmezden Geliniyor?
Zooloji, yani hayvan bilimi… Ekosistemin, biyoçeşitliliğin, insan sağlığının, tarımın ve hatta ekonominin doğrudan bağlantılı olduğu bir alan. Dünya çapında zooloji; ekolojiyle, genetikle, moleküler biyolojiyle iç içe yürütülüyor. Peki Türkiye’de? Açık konuşmak gerekirse: çoğu zaman biyoloji bölümlerinin altına sıkıştırılmış, değeri bilinmeyen bir “yan uğraş.” Üniversitelerde “zooloji anabilim dalı” var, ama “Zooloji Bölümü” dediğimiz bağımsız bir kimlik yok. Bu bile başlı başına bir sorun değil mi?
Türkiye’de zoolojinin potansiyeli, özellikle biyolojik çeşitliliğin bu kadar zengin olduğu bir coğrafyada, çok yüksek olmalıydı. Ama geldiğimiz noktada zooloji mezunlarının istihdam alanları kısıtlı, yapılan araştırmalar yetersiz, uluslararası yayınlarda görünürlük düşük. Kısacası, bu alan bilim dünyasında hak ettiği yerde değil.
Sorunun Kaynağı: Stratejisizlik mi, Umursamazlık mı?
Burada biraz erkeklerin stratejik bakış açısıyla konuşalım: Türkiye’de zoolojinin temel problemi planlama eksikliği. Devlet politikalarında zoolojiye dair bir vizyon var mı? Hayır. Üniversiteler bu alana yatırım yapıyor mu? Çok sınırlı. Mezunların nerede istihdam edileceği, hangi araştırma merkezlerinin kurulacağı, hangi projelere bütçe ayrılacağı net değil. Yani ortada bir strateji yok. Stratejisiz bir alan da doğal olarak “kenarda köşede kalmış bir uğraş” gibi görülüyor.
Ama işin bir de empati boyutu var, yani kadınların insan merkezli bakış açısını eklersek: Bu durum sadece mezunların değil, aynı zamanda toplumun da kaybı. Çünkü hayvan bilimi demek, zoonotik hastalıkların (COVID-19, kuş gribi, kuduz vb.) önlenmesi demek. Zoolojiyi görmezden gelmek, aslında halk sağlığını da hiçe saymak demek. Yani mesele sadece akademik bir problem değil; doğrudan insanların hayatına dokunan bir ihmal var.
Zoolojiyi Kim Ciddiye Alıyor?
Forumdaşlara sormak istiyorum: Türkiye’de zooloji deyince aklınıza ne geliyor? Kaç kişi zooloji mezunlarını tanıyor? Kaç kişi zoolojinin gerçekten ne işe yaradığını biliyor? Zooloji, popüler bilim programlarında dahi hak ettiği yeri bulmuyor. Astronomi, yapay zekâ, genetik gündemde parlıyor; zooloji ise hep “arka bahçede.” Oysa, pandemi döneminde hepimiz gördük ki insanın kaderi hayvanlardan bağımsız değil.
İstihdam Çıkmazı ve Geleceksizlik
Zooloji mezunları ne yapıyor? Akademide kalmaya çalışıyor, öğretmenlik düşünüyor ya da tamamen alakasız sektörlere kayıyor. Neden? Çünkü zoolojiye özel bir istihdam alanı yok. Oysa Avrupa’da, Amerika’da zoologlar araştırma merkezlerinde, doğa koruma kurumlarında, devletin biyoçeşitlilik politikalarında söz sahibi. Türkiye’de ise “Hayvanat bahçesinde mi çalışacaksın?” klişesiyle karşılaşıyorlar. Bu cümleyi hiç duymamış bir zooloji öğrencisi yoktur herhalde.
Eleştirel Sorular
– Türkiye gibi biyoçeşitliliği yüksek bir ülkede zooloji neden bu kadar değersizleştiriliyor?
– Üniversiteler zoolojiyi bağımsız bir bölüm olarak açmaktan neden korkuyor?
– Zooloji mezunlarının istihdamı neden bu kadar belirsiz?
– Zooloji, sadece akademik kariyer yapanların oyuncağı mı olacak?
Bu soruların cevabını aramadan zoolojinin geleceği hakkında konuşmak imkânsız.
Zoolojiye Sahip Çıkmak İçin Ne Yapılmalı?
Erkeklerin problem çözme yaklaşımıyla düşündüğümüzde, çözüm için stratejik adımlar net:
1. Zoolojiyi bağımsız bir bölüm haline getirmek.
2. Araştırma merkezlerine ciddi yatırım yapmak.
3. Mezunların istihdam edileceği yeni alanlar yaratmak (doğa koruma, sağlık, tarım, veterinerlik ile işbirlikleri).
4. Uluslararası yayıncılıkta görünürlüğü artırmak.
Kadınların empatik yaklaşımıyla bakınca ise: Toplumu zoolojinin önemine ikna etmek, hayvanlarla insan sağlığı arasındaki bağlantıyı sürekli vurgulamak, gençlerin bu alanı seçerken yalnız bırakılmamasını sağlamak gerekiyor.
Sonuç: Zooloji Varsa da Yok Gibi
Türkiye’de zooloji bölümü var mı? Evet, var. Ama yokmuş gibi davranılıyor. Var ama değersizleştirilmiş, sahipsiz bırakılmış, stratejisiz bırakılmış. Bu yüzden aslında “fiilen yok” demek daha doğru olur. Oysa zooloji, geleceğimiz için kritik bir alan. Bu yüzden forumdaşlara soruyorum: Biz neden bu kadar sessiziz? Zoolojiye sahip çıkmak için hangi adımları atmalıyız? Yoksa bu alanı da tarihin tozlu raflarına mı gömeceğiz?
Arkadaşlar, bu tartışmayı açmamın sebebi, konunun artık göz ardı edilemeyecek kadar ciddi olduğunu düşünmem. Ben görüşümü paylaştım. Şimdi siz söyleyin: Zoolojiye sahip çıkmak için geç mi kaldık, yoksa hâlâ şansımız var mı?
Arkadaşlar, bu başlığı açarken samimi bir merakla değil, biraz da öfkeyle yazıyorum. Çünkü Türkiye’de bilim dallarının durumu, özellikle de zooloji gibi kritik bir alanın geldiği nokta beni hem düşündürüyor hem de kızdırıyor. Zooloji bölümü var, evet. Peki, var olması ne ifade ediyor? Gerçekten bir bilimsel üretim alanı mı, yoksa sadece tabelada duran bir bölüm mü? Bu soruya yanıt verirken, farklı açılardan bakmak ve biraz da hararetli bir tartışma açmak niyetindeyim.
Zoolojinin Önemi Neden Görmezden Geliniyor?
Zooloji, yani hayvan bilimi… Ekosistemin, biyoçeşitliliğin, insan sağlığının, tarımın ve hatta ekonominin doğrudan bağlantılı olduğu bir alan. Dünya çapında zooloji; ekolojiyle, genetikle, moleküler biyolojiyle iç içe yürütülüyor. Peki Türkiye’de? Açık konuşmak gerekirse: çoğu zaman biyoloji bölümlerinin altına sıkıştırılmış, değeri bilinmeyen bir “yan uğraş.” Üniversitelerde “zooloji anabilim dalı” var, ama “Zooloji Bölümü” dediğimiz bağımsız bir kimlik yok. Bu bile başlı başına bir sorun değil mi?
Türkiye’de zoolojinin potansiyeli, özellikle biyolojik çeşitliliğin bu kadar zengin olduğu bir coğrafyada, çok yüksek olmalıydı. Ama geldiğimiz noktada zooloji mezunlarının istihdam alanları kısıtlı, yapılan araştırmalar yetersiz, uluslararası yayınlarda görünürlük düşük. Kısacası, bu alan bilim dünyasında hak ettiği yerde değil.
Sorunun Kaynağı: Stratejisizlik mi, Umursamazlık mı?
Burada biraz erkeklerin stratejik bakış açısıyla konuşalım: Türkiye’de zoolojinin temel problemi planlama eksikliği. Devlet politikalarında zoolojiye dair bir vizyon var mı? Hayır. Üniversiteler bu alana yatırım yapıyor mu? Çok sınırlı. Mezunların nerede istihdam edileceği, hangi araştırma merkezlerinin kurulacağı, hangi projelere bütçe ayrılacağı net değil. Yani ortada bir strateji yok. Stratejisiz bir alan da doğal olarak “kenarda köşede kalmış bir uğraş” gibi görülüyor.
Ama işin bir de empati boyutu var, yani kadınların insan merkezli bakış açısını eklersek: Bu durum sadece mezunların değil, aynı zamanda toplumun da kaybı. Çünkü hayvan bilimi demek, zoonotik hastalıkların (COVID-19, kuş gribi, kuduz vb.) önlenmesi demek. Zoolojiyi görmezden gelmek, aslında halk sağlığını da hiçe saymak demek. Yani mesele sadece akademik bir problem değil; doğrudan insanların hayatına dokunan bir ihmal var.
Zoolojiyi Kim Ciddiye Alıyor?
Forumdaşlara sormak istiyorum: Türkiye’de zooloji deyince aklınıza ne geliyor? Kaç kişi zooloji mezunlarını tanıyor? Kaç kişi zoolojinin gerçekten ne işe yaradığını biliyor? Zooloji, popüler bilim programlarında dahi hak ettiği yeri bulmuyor. Astronomi, yapay zekâ, genetik gündemde parlıyor; zooloji ise hep “arka bahçede.” Oysa, pandemi döneminde hepimiz gördük ki insanın kaderi hayvanlardan bağımsız değil.
İstihdam Çıkmazı ve Geleceksizlik
Zooloji mezunları ne yapıyor? Akademide kalmaya çalışıyor, öğretmenlik düşünüyor ya da tamamen alakasız sektörlere kayıyor. Neden? Çünkü zoolojiye özel bir istihdam alanı yok. Oysa Avrupa’da, Amerika’da zoologlar araştırma merkezlerinde, doğa koruma kurumlarında, devletin biyoçeşitlilik politikalarında söz sahibi. Türkiye’de ise “Hayvanat bahçesinde mi çalışacaksın?” klişesiyle karşılaşıyorlar. Bu cümleyi hiç duymamış bir zooloji öğrencisi yoktur herhalde.
Eleştirel Sorular
– Türkiye gibi biyoçeşitliliği yüksek bir ülkede zooloji neden bu kadar değersizleştiriliyor?
– Üniversiteler zoolojiyi bağımsız bir bölüm olarak açmaktan neden korkuyor?
– Zooloji mezunlarının istihdamı neden bu kadar belirsiz?
– Zooloji, sadece akademik kariyer yapanların oyuncağı mı olacak?
Bu soruların cevabını aramadan zoolojinin geleceği hakkında konuşmak imkânsız.
Zoolojiye Sahip Çıkmak İçin Ne Yapılmalı?
Erkeklerin problem çözme yaklaşımıyla düşündüğümüzde, çözüm için stratejik adımlar net:
1. Zoolojiyi bağımsız bir bölüm haline getirmek.
2. Araştırma merkezlerine ciddi yatırım yapmak.
3. Mezunların istihdam edileceği yeni alanlar yaratmak (doğa koruma, sağlık, tarım, veterinerlik ile işbirlikleri).
4. Uluslararası yayıncılıkta görünürlüğü artırmak.
Kadınların empatik yaklaşımıyla bakınca ise: Toplumu zoolojinin önemine ikna etmek, hayvanlarla insan sağlığı arasındaki bağlantıyı sürekli vurgulamak, gençlerin bu alanı seçerken yalnız bırakılmamasını sağlamak gerekiyor.
Sonuç: Zooloji Varsa da Yok Gibi
Türkiye’de zooloji bölümü var mı? Evet, var. Ama yokmuş gibi davranılıyor. Var ama değersizleştirilmiş, sahipsiz bırakılmış, stratejisiz bırakılmış. Bu yüzden aslında “fiilen yok” demek daha doğru olur. Oysa zooloji, geleceğimiz için kritik bir alan. Bu yüzden forumdaşlara soruyorum: Biz neden bu kadar sessiziz? Zoolojiye sahip çıkmak için hangi adımları atmalıyız? Yoksa bu alanı da tarihin tozlu raflarına mı gömeceğiz?
Arkadaşlar, bu tartışmayı açmamın sebebi, konunun artık göz ardı edilemeyecek kadar ciddi olduğunu düşünmem. Ben görüşümü paylaştım. Şimdi siz söyleyin: Zoolojiye sahip çıkmak için geç mi kaldık, yoksa hâlâ şansımız var mı?