Cinar
New member
Yağmur Yağmaz İse Ne Olur? — Bir Hikâye, Bir Sorgu, Bir Kalp
Merhaba forumdaşlar,
Bugün sizlerle içimde uzun zamandır yankılanan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Belki birçoğunuzun yüreğine dokunur, belki kimileriniz “ben de aynı duyguyu yaşadım” der, kim bilir... Hani bazen gökyüzü griye döner ama bir damla bile düşmez ya toprağa; işte bu hikâye de o sessiz, ama içten içe kavuran anlar üzerine...
1. Bölüm: Kuruyan Toprak Gibi
Yağmur uzun süredir yağmıyordu. Kasaba halkı her sabah ufka bakıyor, bulut arıyor, ama gökyüzü inadına mavi kalıyordu. Herkesin yüzünde aynı sessizlik, aynı kabullenmişlik vardı. Sanki kimse bir şey söylemezse, yağmursuzluk bir şekilde geçip gidecekti.
Ama öyle olmadı.
Kasabanın dışındaki eski taş evde yaşayan Elif, pencerenin önünde sessizce oturmuştu. Her sabah olduğu gibi kahvesini yudumluyor, kuru topraklara bakıyordu. Bahçesindeki çiçekler artık solmuştu. Toprak çatlamış, hayat kokusunu yitirmişti. Elif’in kalbi de o topraklar gibiydi; konuşulmayan duygular, bastırılan özlemler, birikmiş sessizlikler içinde çatlamaya başlamıştı.
Kocası Ali, her zaman çözüm odaklı bir adamdı. Hayatında duygulara değil, mantığa yer vardı. “Elif, su tankerini doldurdum, bahçeyi idare ederiz,” demişti o sabah. Gözlerinde pratik bir rahatlık vardı ama Elif’in gözleri başka bir şey arıyordu — anlayış, paylaşım, bir ‘birlikte olma’ hissi...
2. Bölüm: Çözüm ve Sessizlik
Ali gün boyu kasaba meydanında insanlarla konuştu. Su sıkıntısını nasıl çözeceklerini, yeni kuyuların nerelere kazılabileceğini planladı. Herkes onun aklına, stratejik yaklaşımına hayrandı.
Ama eve döndüğünde Elif’in sessizliğiyle karşılaştı.
“Bir şey mi oldu?” dedi Ali, farkında olmadan biraz mesafeli bir ses tonuyla.
Elif sadece başını salladı. “Yağmur yağmazsa ne olur Ali?”
Ali hemen yanıtladı: “Toprak kurur, ekinler biter, su azalır. Ama merak etme, çözüm buluruz.”
Elif gülümsedi, ama o gülümsemenin içinde bir kırıklık vardı. Çünkü o sorunun cevabını ‘akıl’ değil, ‘kalp’ verirdi.
“Ben toprağı değil, insanı sordum Ali,” dedi sessizce.
Ali ne diyeceğini bilemedi. O an bir şeylerin eksik olduğunu hissetti ama adını koyamadı.
3. Bölüm: Kadınların Yağmuru
Bir hafta sonra Elif, kasaba meydanında bir şey başlattı. Kadınlar, ellerinde su dolu küçük testilerle meydana geldiler. Her biri testisini yere döküp dua etti. Bu bir yağmur duası değildi sadece; bu, umudun, dayanışmanın, duyguların yeniden filizlenmesi içindi.
Ali uzaktan izliyordu. Başta bu davranışı mantıksız buldu. “Suyla toprağı ıslatmak ne işe yarar ki?” diye düşündü. Ama sonra kadınların yüzündeki o sıcak ifadeyi gördü. Çatlamış toprakta değil, birbirlerinin gözlerinde hayat buluyorlardı.
Elif’in gözleri Ali’nin gözlerine değdi. O bakışta söylenmemiş bin cümle vardı. “Sen hep çözüm aradın Ali,” der gibiydi, “ama bazen çözüm konuşmaktan değil, hissetmekten geçer.”
4. Bölüm: Erkeklerin Gökleri
O gece Ali uzun zamandır ilk kez dışarı çıktı. Gökyüzüne baktı; gerçekten bakmak gibi, anlamak gibi… Elif’in sözleri kulağında yankılandı: “Yağmur yağmazsa ne olur?”
Belki de insanlar birbirine dokunmazsa, içten konuşmazsa, duygular paylaşılmazsa... o zaman kalpler kuruyordu.
Ertesi sabah Ali, kasaba halkını toplayıp şunları söyledi:
“Biz hep toprağı sulamaya çalıştık, ama insanı unuttuk. Toprak susuz kalırsa, yağmurla canlanır. Ama kalpler susuz kalırsa, hiçbir kuyu onları doldurmaz.”
O günden sonra kasabada bir şeyler değişti. İnsanlar birbirini dinlemeye, anlamaya, birlikte susmaya başladı.
5. Bölüm: Yağmur Geldiğinde
Bir sabah, gökyüzü griye döndü. Rüzgâr serin esmeye başladı. Elif pencereden baktı; uzaklarda bulutlar toplanıyordu. Ali sessizce yanına geldi, elini tuttu.
“Bak,” dedi Elif, gözleri dolu dolu, “yağmur geliyor.”
Ali gülümsedi: “Evet, ama bu sefer gökten değil, kalplerden başlıyor.”
O gün yağmur yağdı. Hem toprağa, hem insanlara.
Kasaba çocuklarının kahkahaları, pencerelere vuran damlalarla karıştı. Elif başını Ali’nin omzuna yasladı. Artık çözüm bulunmuştu — ne tankerlerle, ne de planlarla. Yağmur, insanın içinde başladığında, dışarıda da bir şekilde yolunu buluyordu.
6. Bölüm: Forumdaşlara Bir Söz
Sevgili forumdaşlar,
Bazen hepimiz bir “yağmur” bekleriz; bir özür, bir dokunuş, bir anlayış… Ama unuturuz ki, yağmurun kaynağı gökyüzü değil, içimizdir.
Yağmur yağmazsa toprak çatlar, evet. Ama insan yağmurunu — yani sevgiyi, şefkati, anlayışı — esirgerse, kalpler de taşlaşır.
Bu hikâyeyi yazarken düşündüm; biz erkekler çoğu zaman “nasıl çözülür” diye bakıyoruz hayata, kadınlar ise “nasıl hissedilir” diye. Belki de ikisi bir araya geldiğinde gerçek yaşam başlıyor.
Yağmur hem gökten hem kalpten aynı anda düştüğünde…
Siz Ne Düşünüyorsunuz Forumdaşlar?
Sizce yağmur yağmazsa ne olur?
Belki biri “her şey kurur” der, belki biri “kalp susar” der…
Ama belki de biriniz diyecektir ki: “Yağmur bazen görünmez olur; çünkü içimizdedir.”
Hadi paylaşın düşüncelerinizi, çünkü her cümle bir damla gibidir — birleştiğinde, bir göl olur…
Merhaba forumdaşlar,
Bugün sizlerle içimde uzun zamandır yankılanan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Belki birçoğunuzun yüreğine dokunur, belki kimileriniz “ben de aynı duyguyu yaşadım” der, kim bilir... Hani bazen gökyüzü griye döner ama bir damla bile düşmez ya toprağa; işte bu hikâye de o sessiz, ama içten içe kavuran anlar üzerine...
1. Bölüm: Kuruyan Toprak Gibi
Yağmur uzun süredir yağmıyordu. Kasaba halkı her sabah ufka bakıyor, bulut arıyor, ama gökyüzü inadına mavi kalıyordu. Herkesin yüzünde aynı sessizlik, aynı kabullenmişlik vardı. Sanki kimse bir şey söylemezse, yağmursuzluk bir şekilde geçip gidecekti.
Ama öyle olmadı.
Kasabanın dışındaki eski taş evde yaşayan Elif, pencerenin önünde sessizce oturmuştu. Her sabah olduğu gibi kahvesini yudumluyor, kuru topraklara bakıyordu. Bahçesindeki çiçekler artık solmuştu. Toprak çatlamış, hayat kokusunu yitirmişti. Elif’in kalbi de o topraklar gibiydi; konuşulmayan duygular, bastırılan özlemler, birikmiş sessizlikler içinde çatlamaya başlamıştı.
Kocası Ali, her zaman çözüm odaklı bir adamdı. Hayatında duygulara değil, mantığa yer vardı. “Elif, su tankerini doldurdum, bahçeyi idare ederiz,” demişti o sabah. Gözlerinde pratik bir rahatlık vardı ama Elif’in gözleri başka bir şey arıyordu — anlayış, paylaşım, bir ‘birlikte olma’ hissi...
2. Bölüm: Çözüm ve Sessizlik
Ali gün boyu kasaba meydanında insanlarla konuştu. Su sıkıntısını nasıl çözeceklerini, yeni kuyuların nerelere kazılabileceğini planladı. Herkes onun aklına, stratejik yaklaşımına hayrandı.
Ama eve döndüğünde Elif’in sessizliğiyle karşılaştı.
“Bir şey mi oldu?” dedi Ali, farkında olmadan biraz mesafeli bir ses tonuyla.
Elif sadece başını salladı. “Yağmur yağmazsa ne olur Ali?”
Ali hemen yanıtladı: “Toprak kurur, ekinler biter, su azalır. Ama merak etme, çözüm buluruz.”
Elif gülümsedi, ama o gülümsemenin içinde bir kırıklık vardı. Çünkü o sorunun cevabını ‘akıl’ değil, ‘kalp’ verirdi.
“Ben toprağı değil, insanı sordum Ali,” dedi sessizce.
Ali ne diyeceğini bilemedi. O an bir şeylerin eksik olduğunu hissetti ama adını koyamadı.
3. Bölüm: Kadınların Yağmuru
Bir hafta sonra Elif, kasaba meydanında bir şey başlattı. Kadınlar, ellerinde su dolu küçük testilerle meydana geldiler. Her biri testisini yere döküp dua etti. Bu bir yağmur duası değildi sadece; bu, umudun, dayanışmanın, duyguların yeniden filizlenmesi içindi.
Ali uzaktan izliyordu. Başta bu davranışı mantıksız buldu. “Suyla toprağı ıslatmak ne işe yarar ki?” diye düşündü. Ama sonra kadınların yüzündeki o sıcak ifadeyi gördü. Çatlamış toprakta değil, birbirlerinin gözlerinde hayat buluyorlardı.
Elif’in gözleri Ali’nin gözlerine değdi. O bakışta söylenmemiş bin cümle vardı. “Sen hep çözüm aradın Ali,” der gibiydi, “ama bazen çözüm konuşmaktan değil, hissetmekten geçer.”
4. Bölüm: Erkeklerin Gökleri
O gece Ali uzun zamandır ilk kez dışarı çıktı. Gökyüzüne baktı; gerçekten bakmak gibi, anlamak gibi… Elif’in sözleri kulağında yankılandı: “Yağmur yağmazsa ne olur?”
Belki de insanlar birbirine dokunmazsa, içten konuşmazsa, duygular paylaşılmazsa... o zaman kalpler kuruyordu.
Ertesi sabah Ali, kasaba halkını toplayıp şunları söyledi:
“Biz hep toprağı sulamaya çalıştık, ama insanı unuttuk. Toprak susuz kalırsa, yağmurla canlanır. Ama kalpler susuz kalırsa, hiçbir kuyu onları doldurmaz.”
O günden sonra kasabada bir şeyler değişti. İnsanlar birbirini dinlemeye, anlamaya, birlikte susmaya başladı.
5. Bölüm: Yağmur Geldiğinde
Bir sabah, gökyüzü griye döndü. Rüzgâr serin esmeye başladı. Elif pencereden baktı; uzaklarda bulutlar toplanıyordu. Ali sessizce yanına geldi, elini tuttu.
“Bak,” dedi Elif, gözleri dolu dolu, “yağmur geliyor.”
Ali gülümsedi: “Evet, ama bu sefer gökten değil, kalplerden başlıyor.”
O gün yağmur yağdı. Hem toprağa, hem insanlara.
Kasaba çocuklarının kahkahaları, pencerelere vuran damlalarla karıştı. Elif başını Ali’nin omzuna yasladı. Artık çözüm bulunmuştu — ne tankerlerle, ne de planlarla. Yağmur, insanın içinde başladığında, dışarıda da bir şekilde yolunu buluyordu.
6. Bölüm: Forumdaşlara Bir Söz
Sevgili forumdaşlar,
Bazen hepimiz bir “yağmur” bekleriz; bir özür, bir dokunuş, bir anlayış… Ama unuturuz ki, yağmurun kaynağı gökyüzü değil, içimizdir.
Yağmur yağmazsa toprak çatlar, evet. Ama insan yağmurunu — yani sevgiyi, şefkati, anlayışı — esirgerse, kalpler de taşlaşır.
Bu hikâyeyi yazarken düşündüm; biz erkekler çoğu zaman “nasıl çözülür” diye bakıyoruz hayata, kadınlar ise “nasıl hissedilir” diye. Belki de ikisi bir araya geldiğinde gerçek yaşam başlıyor.
Yağmur hem gökten hem kalpten aynı anda düştüğünde…
Siz Ne Düşünüyorsunuz Forumdaşlar?
Sizce yağmur yağmazsa ne olur?
Belki biri “her şey kurur” der, belki biri “kalp susar” der…
Ama belki de biriniz diyecektir ki: “Yağmur bazen görünmez olur; çünkü içimizdedir.”
Hadi paylaşın düşüncelerinizi, çünkü her cümle bir damla gibidir — birleştiğinde, bir göl olur…