İslam'a göre cimri kimdir ?

Cinar

New member
Cimrilik Üzerine Küresel Bir Bakış: İslam ve Farklı Kültürlerde Paylaşmanın Anlamı

Kimi zaman çevremizde birine “cimri” dendiğinde, aklımıza hemen para tutan, paylaşmaktan kaçınan biri gelir. Fakat İslam’a göre cimrilik yalnızca malı saklamak değil; kalbin daralması, insanın hem kendine hem topluma karşı duyarsızlaşması anlamına da gelir. Bu kavramın kökenini, farklı kültürlerdeki yansımalarını ve çağımızın birey-toplum dengesi içinde nasıl yeniden yorumlanabileceğini birlikte düşünelim.

---

İslam’da Cimrilik: Ruhun Daralması

Kur’an’da cimrilik (bukhl) ve onun kalpte bıraktığı iz sıkça vurgulanır. “Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir” (Haşr, 59/9) ayeti, cimriliğin sadece maddi değil, manevi bir hastalık olduğuna işaret eder. İslam’da mal, Allah’ın emaneti olarak görülür; paylaşmak, bu emanete sadakatin bir gereğidir. Cimrilik ise bu sadakati ihlal eden bir kibir biçimidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Cimrilikten sakının, çünkü cimrilik sizden öncekileri helak etti” hadisiyle bu ahlaki yozlaşmayı toplumsal çözülmenin başlangıcı olarak görür. Bu bakış açısı, İslam’da ekonomik paylaşımın ötesinde ruhsal bir dayanışma anlayışını da besler.

---

Doğu Kültürlerinde Cimrilik: Topluluk Ruhunun Kaybı

Çin, Japonya ve Hindistan gibi kadim uygarlıklarda, cimrilik genellikle “uyumun bozulması” ile ilişkilendirilmiştir. Konfüçyüs’ün öğretilerinde aşırı bireysellik, “ren” yani insan sevgisini zayıflatır. Japon kültüründe ise mottainai kavramı, israfı kınarken aynı zamanda paylaşmanın manevi bir sorumluluk olduğunu hatırlatır. Burada cimrilik, sadece para harcamamak değil; başkalarının refahına katkı sunmaktan kaçınmak anlamına gelir.

Hindistan’da karma anlayışıyla bağlantılı olarak, malını paylaşmamak kötü bir “karma” doğurur. Bu nedenle, bağış (dana) eylemi ruhsal ilerlemenin bir aracı sayılır. Bu yönüyle Doğu kültürleri, cimriliği insanın evrensel dengesine zarar veren bir davranış olarak görür.

---

Batı Toplumlarında Cimrilik: Bireysellik ve Kapitalist Paradoks

Batı dünyasında, özellikle Protestan etik anlayışıyla birlikte “çalış, biriktir, tüketme” ilkesi ahlaki bir değere dönüşmüştür. Max Weber’in belirttiği gibi, kapitalizmin ruhu bu düşünceyle şekillenmiştir. Ancak zamanla bu ekonomik rasyonellik, paylaşmanın kutsallığını geri plana itmiştir.

Modern Batı kültüründe cimrilik, paradoksal biçimde iki uçta yaşanır: Bir yanda aşırı tüketim, diğer yanda güvenlik kaygısıyla biriktirme. İslam’ın cimrilik anlayışıyla karşılaştırıldığında, Batı’da “cimri” kavramı daha çok ekonomik bir davranış biçimi olarak kalırken, İslam’da manevi bir dengesizlik olarak görülür.

---

Toplumsal Cinsiyet Dinamikleri: Paylaşımın Farklı Yüzleri

Toplumsal gözlemler, erkeklerin genellikle bireysel başarı ve maddi güvenlik üzerinden tanımlandığını; kadınların ise ilişki ve toplumsal aidiyet üzerinden değerlendirildiğini gösterir. Bu durum cimrilik anlayışını da farklı şekillerde yansıtır. Erkek, çoğu kültürde malını koruyan, “geleceği düşünen” bir figür olarak yüceltilirken; kadın paylaşan, evin bereketini artıran kişi olarak öne çıkar.

Ancak bu fark, biyolojik ya da ahlaki bir zorunluluktan değil, tarihsel rol dağılımlarından kaynaklanır. Günümüz dünyasında her iki cinsiyetin de hem bireysel hem toplumsal sorumlulukları yeniden tanımlaması, cimriliğin toplumsal köklerini sorgulamak açısından önemlidir. Cimrilik artık sadece “para vermemek” değil; zamanını, sevgisini ya da ilgisini esirgemek şeklinde de tezahür eder.

---

Yerel Kültürlerde Cimrilik: Anadolu’nun Paylaşma Ahlakı

Anadolu kültüründe cimrilik, genellikle “eli sıkılık” deyimiyle hafifletilse de toplumsal olarak hoş görülmez. Misafirperverlik, paylaşmanın en güçlü göstergesidir. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisi, Anadolu’nun toplumsal hafızasında kök salmış bir ilke haline gelmiştir.

Bu anlayış, sadece dini bir yükümlülük değil, aynı zamanda sosyal sermayenin korunmasıdır. Toplumun güven bağı, paylaşma davranışına bağlı olarak güçlenir. Bu yönüyle İslam’ın cimrilik karşıtı tutumu, Anadolu kültüründe günlük yaşamın merkezine yerleşmiştir.

---

Küreselleşme Çağında Yeni Cimrilik Biçimleri

Günümüz dünyasında cimrilik artık yalnızca ekonomik değil; duygusal, sosyal ve dijital boyutlarıyla da karşımıza çıkar. Zamanını paylaşmayan, ilgisini esirgeyen, bilgi birikimini gizleyen bireyler modern çağın “manevi cimrileri” haline gelmiştir. Sosyal medyada “görünür paylaşım”ın artması bile, özde paylaşmanın azalmasına engel olamamaktadır.

Bu durum, İslam’ın cimrilik anlayışına yeniden dönmeyi anlamlı kılar. Çünkü İslam’da paylaşmak sadece bir fiil değil, bir bilinçtir. Cimrilikten kurtulmak, insanın kendini merkeze koyduğu evrenden çıkıp başkalarıyla anlam kurma cesaretini göstermesidir.

---

Kültürlerarası Benzerlikler ve Evrensel Dersler

Dikkat çekici biçimde, farklı kültürler cimriliği genellikle “insanlıktan uzaklaşma” ile ilişkilendirir. İster İslam’daki bukhl, ister Japonya’daki mottainai, ister Hint kültüründeki karma olsun; ortak payda, insanın sahip olduklarını başkalarının iyiliği için değerlendirmesi gerektiğidir.

Bu evrensel ilke, “Paylaşmak, varlığın anlamını çoğaltır” düşüncesinde birleşir. Farklı inanç sistemleri, paylaşmanın sadece ekonomik değil, varoluşsal bir sorumluluk olduğunu öğretir.

---

Sonuç ve Düşünmeye Davet

Cimrilik, insanın kendiyle yaptığı bir savaştır. İslam’ın öğrettiği gibi, asıl zenginlik malda değil, gönülde olan paylaşımdadır. Kültürler farklı olsa da bu hakikat değişmez: Paylaşmak, hem bireyi hem toplumu özgürleştirir.

Peki, modern dünyada bizler hangi konularda cimriyiz? Zamanımızda mı, ilgimizde mi, yoksa sevgimizde mi?

Belki de bu soruların cevabı, hepimizin içsel yolculuğunun başlangıç noktasıdır.

---

Kaynaklar:

- Kur’an-ı Kerim, Haşr Suresi, 59/9

- Hadis: “Cimrilikten sakının, çünkü cimrilik sizden öncekileri helak etti.” (Müslim, Birr 56)

- Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, 1905

- Konfüçyüs, Analects

- Gandhi, Hind Swaraj, 1909