Berk
New member
[color=]Vakıa Suresi Abdestsiz Okunur mu? Bir Hikâyenin Kalbinden Gelen Soru[/color]
Merhaba forumdaşlar,
Bugün sizlerle sadece bir dini soruyu değil, bir iç hesaplaşmayı, bir ruh yolculuğunu paylaşmak istiyorum. “Vakıa suresi abdestsiz okunur mu?” sorusu, bana göre sadece fıkhi bir mesele değil; insanın Allah’la, inançla, kendi kalbiyle kurduğu ilişkinin en samimi yansımalarından biri.
Bu hikâyede, biri kalbiyle düşünen bir kadın, diğeri aklıyla çözüm arayan bir erkek var. İkisi de aynı sorunun peşinde, ama yolları farklı: Biri hissederek, diğeri çözümleyerek arıyor cevabı. Ve belki de asıl cevap, ikisinin buluştuğu yerde saklı.
[color=]Bir Akşamın Sessizliği: Elif ve Yusuf[/color]
Elif, akşam ezanının ardından küçük salon lambasının altında oturuyordu. Günün yorgunluğu yüzüne sinmişti ama kalbinde bir huzursuzluk vardı. O gün annesinden duymuştu:
— Kızım, Vakıa suresi rızık için çok bereketlidir. Her akşam okumaya başla.
Elif o cümleyi aklından çıkaramıyordu. Ama o anda abdesti yoktu. Gözleri Kur’an’ın kapalı kapağına takıldı. “Abdestsiz okunur mu acaba?” diye düşündü. Kalbinde bir ses, “okuma, saygısızlık olur” derken; bir başka ses “Allah senin niyetine bakar” diyordu.
Tam o sırada telefonuna bir mesaj geldi. Eski dostu Yusuf’tandı:
— Elif, nasılsın? Bir süredir sessizsin.
Elif, içini dökmek istercesine yazdı:
— Sence Vakıa suresi abdestsiz okunur mu Yusuf?
Yusuf şaşırdı. Mühendis bir zihinle yaklaşırdı her şeye, ama bu sorunun altında kalp kokusu vardı.
[color=]Akıl ve Kalbin Diyaloğu[/color]
Yusuf düşünceli bir şekilde cevapladı:
— Elif, teknik olarak Kur’an’a dokunmak için abdest gerekir, ama sureyi ezberden okumak farklıdır. Fıkhen abdestsiz de okunabilir.
— Ama bana yanlış gibi geliyor, dedi Elif.
— Yanlış değil, dedi Yusuf. Niyet doğruysa, Allah’a yöneliyorsan… formu değil, özü önemlidir.
Elif bir süre sustu. Sonra yazdı:
— Ben bazen formun içinde kayboluyorum, Yusuf. Kur’an’ı sevmekten korkuyorum sanki. Ya yanlış yaparsam diye.
— İşte bu yüzden inanıyorum, senin niyetin zaten ibadettir, dedi Yusuf.
Elif derin bir nefes aldı. Kalbinin içindeki düğüm hafif çözülmüştü ama hâlâ bir tereddüt vardı. Çünkü onun için Kur’an, çocukluğundan beri hem korku hem sığınak olmuştu.
[color=]Kadınca His, Erkekçe Mantık[/color]
Ertesi gün buluştular. Küçük bir çay bahçesinde oturuyorlardı. Elif’in elinde tespih, Yusuf’un elinde not defteri vardı.
— Biliyor musun Yusuf, dedi Elif, ben Vakıa suresini okumak istedim ama elim Kur’an’a gidemedi.
— Çünkü seni engelleyen şey korku, dedi Yusuf.
— Belki. Ama ya saygısızlık edersem?
— Elif, saygı bazen dokunmamak değil, yaklaşabilmektir.
Elif başını kaldırdı. Yusuf’un gözlerinde bir ciddiyet vardı.
— Bak, dedi Yusuf, sen duygularınla yaklaşıyorsun, ben kurallarla. Ama ikimiz de aynı yöne bakıyoruz: Allah’a.
— O zaman belki ikimizin yolu birleşiyordur, dedi Elif gülümseyerek.
[color=]Bir Gecenin Sessiz Tanıklığı[/color]
O gece Elif abdest almadan yatağının kenarına oturdu. Elini kalbine koydu, gözlerini kapattı. “Bismillahirrahmanirrahim…” dedi. Vakıa suresini ezberinden okumaya başladı.
İlk defa, kelimeleri sadece dilinden değil, kalbinden aktı.
Her ayeti bir dua gibi hissetti. Her nefes, bir teslimiyet gibiydi.
Gözlerinden yaşlar süzüldü; ama o gece korkmadı. Çünkü artık biliyordu: Allah, insanın kalbini abdestsiz bırakmazdı.
Yusuf o sırada bilgisayar başında, Elif’e yazdığı mesajı siliyor, yeniden yazıyordu.
“Dua etmeden önce ellerimizi yıkıyoruz ama kalbimizi temiz tutmayı unutuyoruz bazen. Sen o kalbi koruyorsun, Elif.”
[color=]Fıkıh, İnanç ve Duygu Arasında[/color]
Günler sonra forumda bu konu açıldığında, Yusuf teknik açıklamalarıyla katkı sağladı:
— Fıkhi açıdan, Vakıa suresi abdestsiz ezberden okunabilir. Kur’an’a dokunmak için abdest gerekir ama hafızadan okumak serbesttir.
Elif ise altına şu satırları yazdı:
— Ben o sureyi ilk defa abdestsiz ama kalpten okudum. Ve o gece Allah’a hiç olmadığım kadar yakın hissettim. Belki bazen suyla değil, gözyaşıyla alınır abdest.
Bu yorum, forumda yüzlerce beğeni aldı. Çünkü insanlar o kelimelerde sadece bilgi değil, duygu da buldu. Kadınca bir sezgiyle, erkekçe bir açıklamanın birleştiği yerde, bir denge doğmuştu.
[color=]Birlikte Düşünelim, Forumdaşlar[/color]
Belki de “abdestsiz okunur mu?” sorusu, dışarıdan basit görünür ama içinde büyük bir anlam taşır: İnancın biçimi mi önemli, yoksa içeriği mi?
Kadınlar genelde hissederek, korkarak ama sevgiyle yaklaşır bu soruya.
Erkekler ise açıklayarak, netleştirerek, çözüm arayarak.
Ama her iki yaklaşım da Allah’a giden aynı yolun iki yönü değil mi?
Siz hiç böyle bir ikilem yaşadınız mı?
Bir şeyi yaparken “acaba günaha mı giriyorum” diye düşündüğünüz ama kalbiniz “bunu sevgiyle yapıyorsun” dediği oldu mu?
Belki de inanç tam da o anda şekilleniyor: korku ve sevginin kesiştiği noktada.
[color=]Son Söz: Abdest Kalpten Başlar[/color]
Elif o günden sonra her gece Vakıa suresini okumaya devam etti.
Bazen abdestli, bazen değil. Ama her defasında aynı niyetle: “Allah’a yakın olmak için.”
Yusuf ise hâlâ her şeyi sistemli açıklamaya çalışsa da, Elif’in cümlesi aklından çıkmadı:
“Kalbini temiz tutmak da bir abdestsizlik değildir.”
Belki Vakıa suresi, sadece rızkın değil, ruhun da bereketidir.
Ve belki de abdest, sadece suyla değil; içtenlikle, niyetle, sevgiyle alınır.
Peki siz ne dersiniz forumdaşlar?
Sizce Allah’a yaklaşmak için önce su mu gerekir, yoksa samimiyet mi?
Belki de asıl temizlik, kalpten geçendir.
Merhaba forumdaşlar,
Bugün sizlerle sadece bir dini soruyu değil, bir iç hesaplaşmayı, bir ruh yolculuğunu paylaşmak istiyorum. “Vakıa suresi abdestsiz okunur mu?” sorusu, bana göre sadece fıkhi bir mesele değil; insanın Allah’la, inançla, kendi kalbiyle kurduğu ilişkinin en samimi yansımalarından biri.
Bu hikâyede, biri kalbiyle düşünen bir kadın, diğeri aklıyla çözüm arayan bir erkek var. İkisi de aynı sorunun peşinde, ama yolları farklı: Biri hissederek, diğeri çözümleyerek arıyor cevabı. Ve belki de asıl cevap, ikisinin buluştuğu yerde saklı.
[color=]Bir Akşamın Sessizliği: Elif ve Yusuf[/color]
Elif, akşam ezanının ardından küçük salon lambasının altında oturuyordu. Günün yorgunluğu yüzüne sinmişti ama kalbinde bir huzursuzluk vardı. O gün annesinden duymuştu:
— Kızım, Vakıa suresi rızık için çok bereketlidir. Her akşam okumaya başla.
Elif o cümleyi aklından çıkaramıyordu. Ama o anda abdesti yoktu. Gözleri Kur’an’ın kapalı kapağına takıldı. “Abdestsiz okunur mu acaba?” diye düşündü. Kalbinde bir ses, “okuma, saygısızlık olur” derken; bir başka ses “Allah senin niyetine bakar” diyordu.
Tam o sırada telefonuna bir mesaj geldi. Eski dostu Yusuf’tandı:
— Elif, nasılsın? Bir süredir sessizsin.
Elif, içini dökmek istercesine yazdı:
— Sence Vakıa suresi abdestsiz okunur mu Yusuf?
Yusuf şaşırdı. Mühendis bir zihinle yaklaşırdı her şeye, ama bu sorunun altında kalp kokusu vardı.
[color=]Akıl ve Kalbin Diyaloğu[/color]
Yusuf düşünceli bir şekilde cevapladı:
— Elif, teknik olarak Kur’an’a dokunmak için abdest gerekir, ama sureyi ezberden okumak farklıdır. Fıkhen abdestsiz de okunabilir.
— Ama bana yanlış gibi geliyor, dedi Elif.
— Yanlış değil, dedi Yusuf. Niyet doğruysa, Allah’a yöneliyorsan… formu değil, özü önemlidir.
Elif bir süre sustu. Sonra yazdı:
— Ben bazen formun içinde kayboluyorum, Yusuf. Kur’an’ı sevmekten korkuyorum sanki. Ya yanlış yaparsam diye.
— İşte bu yüzden inanıyorum, senin niyetin zaten ibadettir, dedi Yusuf.
Elif derin bir nefes aldı. Kalbinin içindeki düğüm hafif çözülmüştü ama hâlâ bir tereddüt vardı. Çünkü onun için Kur’an, çocukluğundan beri hem korku hem sığınak olmuştu.
[color=]Kadınca His, Erkekçe Mantık[/color]
Ertesi gün buluştular. Küçük bir çay bahçesinde oturuyorlardı. Elif’in elinde tespih, Yusuf’un elinde not defteri vardı.
— Biliyor musun Yusuf, dedi Elif, ben Vakıa suresini okumak istedim ama elim Kur’an’a gidemedi.
— Çünkü seni engelleyen şey korku, dedi Yusuf.
— Belki. Ama ya saygısızlık edersem?
— Elif, saygı bazen dokunmamak değil, yaklaşabilmektir.
Elif başını kaldırdı. Yusuf’un gözlerinde bir ciddiyet vardı.
— Bak, dedi Yusuf, sen duygularınla yaklaşıyorsun, ben kurallarla. Ama ikimiz de aynı yöne bakıyoruz: Allah’a.
— O zaman belki ikimizin yolu birleşiyordur, dedi Elif gülümseyerek.
[color=]Bir Gecenin Sessiz Tanıklığı[/color]
O gece Elif abdest almadan yatağının kenarına oturdu. Elini kalbine koydu, gözlerini kapattı. “Bismillahirrahmanirrahim…” dedi. Vakıa suresini ezberinden okumaya başladı.
İlk defa, kelimeleri sadece dilinden değil, kalbinden aktı.
Her ayeti bir dua gibi hissetti. Her nefes, bir teslimiyet gibiydi.
Gözlerinden yaşlar süzüldü; ama o gece korkmadı. Çünkü artık biliyordu: Allah, insanın kalbini abdestsiz bırakmazdı.
Yusuf o sırada bilgisayar başında, Elif’e yazdığı mesajı siliyor, yeniden yazıyordu.
“Dua etmeden önce ellerimizi yıkıyoruz ama kalbimizi temiz tutmayı unutuyoruz bazen. Sen o kalbi koruyorsun, Elif.”
[color=]Fıkıh, İnanç ve Duygu Arasında[/color]
Günler sonra forumda bu konu açıldığında, Yusuf teknik açıklamalarıyla katkı sağladı:
— Fıkhi açıdan, Vakıa suresi abdestsiz ezberden okunabilir. Kur’an’a dokunmak için abdest gerekir ama hafızadan okumak serbesttir.
Elif ise altına şu satırları yazdı:
— Ben o sureyi ilk defa abdestsiz ama kalpten okudum. Ve o gece Allah’a hiç olmadığım kadar yakın hissettim. Belki bazen suyla değil, gözyaşıyla alınır abdest.
Bu yorum, forumda yüzlerce beğeni aldı. Çünkü insanlar o kelimelerde sadece bilgi değil, duygu da buldu. Kadınca bir sezgiyle, erkekçe bir açıklamanın birleştiği yerde, bir denge doğmuştu.
[color=]Birlikte Düşünelim, Forumdaşlar[/color]
Belki de “abdestsiz okunur mu?” sorusu, dışarıdan basit görünür ama içinde büyük bir anlam taşır: İnancın biçimi mi önemli, yoksa içeriği mi?
Kadınlar genelde hissederek, korkarak ama sevgiyle yaklaşır bu soruya.
Erkekler ise açıklayarak, netleştirerek, çözüm arayarak.
Ama her iki yaklaşım da Allah’a giden aynı yolun iki yönü değil mi?
Siz hiç böyle bir ikilem yaşadınız mı?
Bir şeyi yaparken “acaba günaha mı giriyorum” diye düşündüğünüz ama kalbiniz “bunu sevgiyle yapıyorsun” dediği oldu mu?
Belki de inanç tam da o anda şekilleniyor: korku ve sevginin kesiştiği noktada.
[color=]Son Söz: Abdest Kalpten Başlar[/color]
Elif o günden sonra her gece Vakıa suresini okumaya devam etti.
Bazen abdestli, bazen değil. Ama her defasında aynı niyetle: “Allah’a yakın olmak için.”
Yusuf ise hâlâ her şeyi sistemli açıklamaya çalışsa da, Elif’in cümlesi aklından çıkmadı:
“Kalbini temiz tutmak da bir abdestsizlik değildir.”
Belki Vakıa suresi, sadece rızkın değil, ruhun da bereketidir.
Ve belki de abdest, sadece suyla değil; içtenlikle, niyetle, sevgiyle alınır.
Peki siz ne dersiniz forumdaşlar?
Sizce Allah’a yaklaşmak için önce su mu gerekir, yoksa samimiyet mi?
Belki de asıl temizlik, kalpten geçendir.